Evlerinin önü kuyu Kuyudan alırlar suyu Kalk kaçıverelim a zalimin oğlu
Uyan Ali'm nenni nenni nen nen nen
Eller gelmiş sen de gel
Evlerinin önü marul Sular akar harıl harıl Var git oğlan dengine sarıl
Uyan Ali'm nenni nenni nen nen nen Eller gelmiş sen de gel
Ali'm Ali'm Ali'm gibi Kaşları var kalem gibi Benim yarim civan gibi
Uyan Ali'm nenni nenni nen nen nen Eller gelmiş sen de gel
İslamoğlu Zeybeği
İSLAMOĞLU TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ
Bundan 200 yıl kadar önce uşak yöremizde İslamoğlu adında biri yaşarmış .(uşak;Osmanlı döneminde kütahya sancağına bağlı bir kaza idi.1953 yılında il merkezi haline geldi.)
İslamOğlu köyünde, yufka yürekli tanınan iyilik sever kimseyi incitmeyen bir insanmış.
Cana kıyacağı kimsenin aklından bile geçmeyen İslamOğlu bir gün kahvede otururken ufak bir münakaşa sonunda arkadaşını öldürüyor. Ve dağa çıkıyor.
İslamOğlu nun peşine bir çok zaptiye salınıyor fakat aylarca ele geçmiyor.
Bir gün köyün yakınlarında ulu bir çınar ağacının altında otururken köylüler İslamoğlu nu görüyorlar. Hemen zaptiye ye haber salınıyor. İslamoğlu aptestini almış tam namaza durduğu sırada zaptiyeler kendisine ateş açıyorlar. İri gövdeli İslam oğlu ulu çınar ağacına yaslanıp öylece kalıyor.
Yere yığılmayan İslamoğlunu ölmedi zanneden köylüler 4 gün yakınına varamıyorlar. 4 gün sonra ceset yere yıkılıyor.
İslamoğluna yakılan bu türkü bugün hala uşak ve kütahya yörelerinde düğünlerde söylenir.
Ellerde kaşıklar çalınarak, kıvrak zeybek olarak oynanır.
İslamoğlu Türküsü
İslam da oğlu efeler de derler benim sanıma Beşyüz atlı gelemiyor hayda,efem de yanıma İslam oğlu efelerde kale yapar taş ile Gözlerim boyandı al kanlara yaş ile
İslamoğlu efelerde gelir inişten Heryanları görünmüyor efeminde gümüşten Hayda efemde Allahına kurban olayım Sen sallan dur boylarına bakayım
Evrenköy'ün alt yanında bostanı amman Can Fadime'm de birman giyer ammanın da fistanı
(Bağlantı) Gelive gidive tın tıngırda Zilleri takıve şın şıngırda Hopdiri yarim fın fıngırda dünya güzeli
Evrenköy'ün alt yanında baldıran amman Dört delikanlı can Fadime'yi amman da kaldıran
Bağlantı
Evrenköy'ün alt yanında söğüdü amman Can Fadime'm de nerden almış ammanın da öğüdü
Bağlantı
Özgür Eren - Kaçındasın Ümmü Gelin Kaçında
KAÇINDASIN ÜMMÜ GELİN KAÇINDA TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ
Afyonkarahisar'ın kuzeyinde Liğen ve Döğer köyleri arasında küçük göllerden (daha doğrusu büyük göletlerden) "Emre Gölü" denilen, bakıldığında kapkara bir gölcük vardır. Anadolu'da düğün adetleri malum. Kız alıp verme iki köy arasında daha şenlikli olur. Emre Gölü'nün çevresindeki köylerin birinden, atlarla ve seymanlar koruyuculuğunda bir gelin alayı götürülmektedir. Yürekler coşkun, gözler ışıklı ve atlar eşkindir. Davulcu ile zurnacı soluk soluğa, zor nefes alabiliyor. Gelin kervanı bu, başka şeye benzer mi hiç. Mavilikte uçuşan ak ak bulutlar, yerde çiğden silkinmeye başlayan bitkiler memnun. Hani Karacaoğlan'ın: "Gezip dolaştığın yollar öğünsün" sözleri vardır ya, gelinin geçtiği bu yollar da artık öğünen yollar arasında.
Yol, gide gide bir kayalığa yaklaşıyor. Gürültülü kervandan kuşkulanan "koca kuşlar" hep birden kanat çırpıp havalanıyorlar. Burunlarının üstündeki çığlıktan ürken atlardan gelinin atı başını suya doğru çeviriyor, suya yürüyor! Seymanlar çabalıyor, uğraşıyorlarsa da at ve gelin kıyıya değil, suyun ortasına gitmekte devam ediyor. Atın arkasından koşanların ellerinde gelinin sadece yazması kalıyor.
Türkü, bu sularda boğulup giden Ümmü Gelin'in türküsüdür.
Kaçındasın Gelin Ümmü Kaçında Türküsü
Kaçındasın gelin Ümmü kaçında Sar'altınlar delebiyor saçında Gelin Ümmü kaldı göller içinde
Katil göller nere kodun Ümmü'mü Ümmü'mü Ümmü'mü gelin Ümmü'mü
On sekizdir siyah saçın örgüsü Bu güzellik sana Hakk'ın vergisi Suya düştü Ümmü kızın kendisi
Katil göller nere kodun Ümmü'mü Ümmü'mü Ümmü'mü gelin Ümmü'mü
Davulcusu kaya dibi dolaşır Seymanları kuzu gibi meleşir Evlerine kara haber ulaşır
Katil göller nere kodun Ümmü'mü Ümmü'mü Ümmü'mü gelin Ümmü'mü
Altın tası suya düşmüş dalabır Sırma saçlar su üstünde yalabır Şu gelinsiz gelen kervan banadır
Katil göller nere kodun Ümmü'mü Ümmü'mü Ümmü'mü gelin Ümmü'mü
Akmaz iken kanlı sular harladı Gelin Ümmü başın kimler bağladı Gökte melek yerde insan ağladı
Katil göller nere kodun Ümmü'mü Ümmü'mü Ümmü'mü gelin Ümmü'mü
Servet Yaşar - Karahisar Kalesi
Karahisar kalesinin hikayesi Afyonkarahisar'da 740 yılında öldüğü konusunda tarihçilerin birleştiği Battal Gazi ile yakın arkadaşı Ahmet Tarhan kaleyi ele geçirmek için sıkı bir kuşatma yapar, içeridekilerin dışarısı ile bütün bağlantılarını keser. Kale komutanı, bunun üzerine Bizans İmparatoru' na haber salar ve 100.000 kişilik bir ordu yardım için yola çıkar. Kalenin burçlarından Battal Gazi'yi görerek aşık olan komutanın güzel kızı ona bir kötülük gelmemesi için çimler üzerinde uyumakta olan Battal Gazi'ye bağırır, ancak duyuramaz. Sonra bir kağıt yazar, taşa sararak üzerine atar. Battal Gazi, bir iki kıpırdandıktan sonra hareketsiz kalır. Battal'ın uyanmadığını gören kız telaşlanır, babasına Türklerin komutanının çayırda uyuduğunu söyler ve güya onu öldürmek için zehirli bir hançer ister. Battal Gazi'nin yanına gelen kız onu ölmüş olarak bulur. Çünkü attığı taş, Battal'ın kulağına gelmiş ve ölümüne neden olmuştur. Kız üzülür ve hançeri kendi kalbine saplayarak hayatına son verir. Bizans ordusu kalenin eteklerine geldiğinde amansız bir savaş başlar, Ahmet Tarhan askerleriyle birlikte şehit olur. Ahmet Tarhan Karahisar Kalesi'nin eteklerinde, şu anda Ulu Camii 'nin karşısındaki mezarına gömülür. Yenilgiden sonra çok şiddetli bir fırtına başlar ve Battal'ın cesedini Eskişehir dolaylarına atar. Böylece Bizanslılar, Battal Gazi'nin öldüğünü anlayamaz ve daha uzun süre onun korkusuyla yaşarlar.
Karahisar Kalesi
Karahisar Kalesi yikilir gelir. Karahisar Kalesi yikilir gelir. Kakülü boynuna dökülür gelir, dökülür gelir. Kakülü boynuna dökülür gelir, dökülür gelir.
Yayladan gel Alli Gelin Yayladan. Kesme Ümidini Kadir Mevladan,Kadir Mevladan. Ver Elini Karli Daglar Asalim, Bayramlasalim.
Ben bir Koyun olsam, sende Bir Kuzu. Ben bir Koyun olsam, sende Bir Kuzu. Meleye Meleye getirek yazi, getirek yazi. Meleye Meleye getirek yazi, getirek yazi.
Yayladan gel Alli Gelin Yayladan. Kesme Ümidini Kadir Mevladan,Kadir Mevladan. Ver Elini Karli Daglar Asalim, Bayramlasalim. Yayladan gel Alli Gelin Yayladan. Kesme Ümidini Kadir Mevladan,Kadir Mevladan. Ver Elini Karli Daglar Asalim, Bayramlasalim.
Bu hikaye, Emirdağda yaşanmış gerçek bir aşk öyküsüdür.
Yıllardır söylenir durur. Yıllardır da hikayesi anlatılır bu türkünün. Artık sadece Emirdağlıların değil, türkü seven herkesin dilinde bayraklaşan Al Fadimem türküsünün kahramanları kimlerdir? Yaşadıkları olay nedir? Sonları ne olmuştur? Bu ve benzeri soruların cevapları farklı zamanlarda, farklı insanların açıklamaları, hikayeleri, anlatımları ile cevaplanmaya çalışılmış; özde türkü benimsenmiş ve önemsenmiştir.
Efe Kadir ile Al Fadimenin aşkı geçmişte yaşanmış gerçek bir aşk öyküsüdür. Çünkü; onlar türkü dizeleriyle aşk destanlarını zaten yazmışlardır. Bu nevi olayların illa da hikaye ya da roman şeklinde okuyucuya aktarılması şart olmadığı gibi Fadime ile Efe Kadirin bizlere bıraktıkları türkü dizeleri, altmış yıldan beri, bu aşkın masumiyetini, güzelliğini ve unutulmazlığını muhafaza etmektedir. Morcalı Aşiretinden bu iki gencin dudaklarından dökülen aşk dizeleri efsaneleşmiştir.
Al Fadimenin Avustralyada yaşayan kızı Leman Bostanın annesi hakkında ki açıklamaları şöyledir:
Bu aşk serüveni bundan altmış yıl önce yaşanmıştır. Al Fadime; Emirdağın Sağırlı Köyündendir. Emirdağ Cevizli köyü eski adıyla (Konara) Köyünden Efe Kadir namıyla, Kadir Kilci isimli delikanlı ile Al Fadime birbirlerini severler. Bu köyler o zaman Bayata bağlıdır. Her ikisi de Morcalı Aşiretine mensuplardır.
Efe Kadir, Al Fadimeyi ailesinden o günün törelerine uygun bir şekilde istetir. Fakat köyün en güzel kızı, al yanaklı, selvi boylu, ardı kırk belikli güzel Fadime'yi, Efe Kadire vermezler. Bunun üzerine Efe Kadir Fadime'yi kaçırmaya karar verir. Birbirini seven sevgililer kaçarlar. Ancak; Fadimenin dayıları, o günün Morcalı Kolunda adı-sanı anılan, gözü kara, Babayiğit kişilerdir. İyi niyetle yola çıkan genç aşıkların bu küçücük aşk kervanını yakalamaya çıkarlar. Zira olayı hazmedemezler. Aşka, sevgiye, gönül sesine kulak veren yoktur. Sözde namuslarını kurtaracaklarını düşünürler. Oysa; Fadime, Efe Kadirin helali olacaktır.
Çok geçmez sıkı takip sonucu genç aşıkları Emirdağ merkezinde yakalatırlar.
Sorgu hakimi, yaşının küçüklüğü nedeniyle Al Fadimeyi ailesine teslim eder. Efe Kadir de cezaevine gönderilir. Bir süre sonra Al Fadime de ailesinin baskısıyla kendi köyünden Musa Bostan, nam-ı diğer Kara Musa isimli şahıs ile evlendirilir. Fadimesi elinden alınan Efe Kadir dokuz ay mahkumiyetten sonra tahliye olur ve köyüne döner.
Güzün atılan tohumlar, hasata dönüşmüş, haşhaş çizimi, arpa buğday biçimi gelmiştir. Morcalı Aşireti tamamiyle arazide, doğadadır. Haşhaş kozasına atılan çizgi, bıçağının ağlattığı kozağı görenler, koyun güden çobanlar, koyundan süt sağan gelinler, Efe Kadir'in türkülerini mırıldanmaya başlamışlardır artık. Tırpancılar işe başlamış, rüzgarla kelle döğen ak buğday başakları, poşulu tırpancılara teslim olmuştur. Dönüm başı yapıp, tırpanını "bileği taşı"'yla bileyen tırpancılar, nefes buldukça Efe Kadir'in hapishanede dokuz ay boyunca Fadimesi'ne yaktığı türkülerini çığırmaktadırlar.
Türkünün sözlerinden de anlaşılacağı üzere; Efe Kadir, türkülerini Fadimesi elinden alındıktan sonraki dönemlerde yakmıştır. Türkülerinde Fadimesi'ne duyduğu sevda, ayrılığın acısı nakış nakış işlenmiştir.
Fadime'nin Kara Musa ile olan evliliğinden altı çocuğu olmuştur: Güleser-Şehriban isimli ikizleri, Mustafa, Leman, Rasime ve Ali Osman... Üçüncü çocuğu olan Mustafa, yıldırım düşmesi sonucu vefat etmiş olup, diğer beş kardeş hayattadır.
Yaşadıkları aşk türküye dökülen ve tüm sevdaları türkü sözleriyle anlatılan Fadime ile Efe Kadirin yanan gönüllerinden dökülen sevgi sözcükleri sarışın, pembe yanaklı, sırma saçlı, uzunca boylu, ceylan bakışlı Fadime kıza, Al Fadime ünvanını kazandırmıştır.
Morcalı Aşireti'nde ata binme, cirit oynama, lacivert urba giyme, Ege'de Manisa Yöresi'nde olduğu gibi kasket üzerine poşu dolayıp Emirdağ'a, Yukarı Maçaklı, Aşağı Maçaklı köylerinden geçip, Özburun Değirmen deresinden Bolvadin'e inmek, vilayete gitmek disiplin gösterilen şeylerdir o zaman.
Gerek Köroğlu Beli'ne vardığımızda, gerek Bolvadin istikametinden seyir ederken Efe Kadir ve Al Fadime akla gelir. Alfadimem Türküsü her çalındığında sevdiğine kavuşamamış, sevdasını gönüllerine gömmüş yiğit Emirdağ Gençlerinin havas olduklarının fululaşmış hatıraları yaralı yüreklerini parçalar. Havası sert insanı mert, yiğidin harman olduğu, Emirdağlarının Morcalı Aşireti'ne ait tüm köy ve obaları tabiat hali güzel ve bakirdir. Fadimeleri, Efe Kadirleri ve sevgileri yeni açan çiğdem çiçekleri, tabiat ana gibi güzeldir.
AL FADİMEM TÜRKÜSÜ
Evlerinin önü yoldur Yoldan geçen karakoldur Gurban olam sarı gelin Gel testini bizden doldur
Al Fadimem bal Fadimem Yanakları gül Fadimem Uyan uyan sabah oldu Namazını gıl Fadimem
Şu dağların burcu musun Kız boynumun borcu musun Gurban olam sarı gelin Sen kötünün harcı mısın
Al Fadimem bal Fadimem Yanakları gül Fadimem Uyan uyan sabah oldu Namazını gıl Fadimem
Evlerinin önü satır Atlı geçer güpür güpür Gurban olam sarı gelin Gel de bizim evi süpür
Al Fadimem bal Fadimem Yanakları gül Fadimem Uyan uyan sabah oldu Namazını gıl Fadimem
Koyun yola dizilirdi Bağlı ipler çözülürdü Ahranımış gavur oğlan Buz olsaydı çözülürdü
Al Fadimem bal Fadimem Yanakları gül Fadimem Uyan uyan sabah oldu Namazını gıl Fadimem
Al Fadimem suya gider Su yolunda çalım eder Çalım etme al Fadimem Ben cahilim aklım gider
Al Fadimem bal Fadimem Yanakları gül Fadimem Uyan uyan sabah oldu Namazını gıl Fadimem
Aysun Gültekin - Çayın Öte Yüzünde
"Çayın Öte Yüzünde" Türkü Sözü
Çayın öte yüzünde Ceylan oynar düzünde Ben yarimi tanırım Çifte ben var yüzünde
Ağam yar deyme bana Paşam yar deyme bana Toyda vuruldum sana Zati de vurgunum sana
Çay önünü çağladım Ufak ufak ağladım Dediler yarin gelir Çifte kurban bağladım