21 Mayıs 2012 Pazartesi

İZMİR YÖRESİ



AH BİR ATAŞ VER TÜRKÜNÜN HİKAYESİ


Çanakkale Boğazı.. Narburnu açıkları... 
4 Nisan 1953...Saat 02:15 

"Uzun ve yorgun bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Naraburnu açıklarında, İsveç bandralı Nabold şilebiyle çarpıştı... 

Sessiz, soğuk ve karanlıktı gece... 

Dumlupınar başından aldığı şiddetli darbeyle birkaç saniye içinde sulara gömüldü... 

Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dariresine sığındı. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamadırasıyla denizaltıyla temas kuruldu... Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu... Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için aşağıdakilere gerekmedikçe konuşmamları, şarkı-türkü söylememeleri, sigara içmememleri söylendi... Ancak, saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda, karanlıkta bekleyen 22 kişiye herşey yine aynı sözcüklerle anlatıldı: Konuşabilirler, türkü söyleyebilirler, hatta cigara bile içebilirlerdi..." 

Şamandradaki telefon hattının öbür ucundan tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yatmanın hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi: 

AH BİR ATAŞ VER TÜRKÜSÜ

Ah bir ataş ver cigaramı yakayım 
Sen sallan gel ben boyuna bakayım 

Uzun olur gemilerin direği 
Ah çatal olur efelerin yüreği 
Yanık olur anaların yüreği 

Vur ataşı gavur sinem ko yansın 
Arkadaşlar uykulardan uyansın 

Uzun olur gemilerin direği 
Ah çatal olur efelerin yüreği 
Yanık olur anaların yüreği  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder